30 Haziran 2019 Pazar
Meddah-ı Fakîr Yusuf Duru: BEN EVLİYİM, SEN EVLİSİN, O EVLİ... HADİ BOŞANALIM...
Meddah-ı Fakîr Yusuf Duru: BEN EVLİYİM, SEN EVLİSİN, O EVLİ... HADİ BOŞANALIM...: Evlilik üzerine yazı yazmak, insanlara tavsiyede bulunmak, insanları bir şekilde yönlendirmek ne kadar zordur bir bilseniz. Hele iki evlilik...
29 Haziran 2019 Cumartesi
BEN EVLİYİM, SEN EVLİSİN, O EVLİ... HADİ BOŞANALIM
Evlilik üzerine yazı yazmak, insanlara tavsiyede bulunmak, insanları bir şekilde yönlendirmek ne kadar zordur bir bilseniz. Hele iki evlilik yapmış ve her ikisinde de gerçekten size destek olan, sizi anlayan ve sizinle birlikte hayatı göğüsleyen karşı cinsten biri ile birlikte olmuşsanız olayı anlatmak, anlatabilmek gerçekten zor.
"Abi sen çok şanslısın", "Kardeş cuma gecesi doğmuşsun" "Yok arkadaş bize denk gelmez ki böylesi" gibi söylemlerle, karşılaştırmalarla sürekli muhatap olmak zorunda kalırsınız.
Atalarımız çok güzel söylemişler.
"Dört duvar sır örtüsü"
Evet dört duvar içinde kalması gerekenler elbette kalıyor. Ancak duvarın dışına taşanları görenler, küpün dışına sızanı gördükleri gibi meraklı gözlerle takip etmeye başlıyorlar.
"Acaba evlilikleri nasıl?"
Size ne.
"Acaba ilişkileri nasıl?"
İyi de bundan size ne. Limoni olur, kötü olur, sıkıntılı olur, çok güzel olur size ne. Kendi evinin içine bakarmısın lütfen. Takip edip durma bizi. Nazarın değecek.
dersiniz ama karşısınızdaki zaten sıkıntılı olduğu için sizin bu söylediklerinizin hiç birini duymaz ve sürekli sorar "Abi bu işin sırrı ne?"
Arkadaş bu işin sırrı filan yok. Bu iş karşılıklı anlayışla, birbirinizi dinlemekle filan da alakalı değil. Saatlerce dinleyenler, hatta günlerce dinleyenler var. Ama bir türlü duyamıyor ne duyması gerektiğini. Ondan sonra kafa ütüledin arkadaş deyip çekip gidiyor.
Peki bu işin sırrı sahiden ne?
Kader abicim.
Kader mi?
Elbette.
Ne yani dümdüz kader...
Evet dümdüz kader. Başka açıklaması varmı. Sen neyi talep edersen Allah da senin karşına onu çıkarır. Kaderin de bunda çok büyük bir etkisi vardır. Ne kadar iyiyi dilersen dile. Senin auranın çektiği, nasibinde olan, kaderine yazılmış gelip seni buluyor. Bu da senin fıtratınla ve yaşayışınla ilgili. çektiğin sıkıntılarla ilgili, yaşadığın hayatta ettiğin fedakarlıklarla, karşılıksız yaptığın iyiliklerle ilgili. Yani doğumundan o kaderinin değiştiği ana kadar etrafına yaydığın negatif yada pozitif enerjiyle ilgili, bağlantılı.
Bilmem anlatabildimmi.
Anladık.
E o zaman bana müsade. Bu arada inşaallah kaderiniz güzel olur...
"Abi sen çok şanslısın", "Kardeş cuma gecesi doğmuşsun" "Yok arkadaş bize denk gelmez ki böylesi" gibi söylemlerle, karşılaştırmalarla sürekli muhatap olmak zorunda kalırsınız.
Atalarımız çok güzel söylemişler.
"Dört duvar sır örtüsü"
Evet dört duvar içinde kalması gerekenler elbette kalıyor. Ancak duvarın dışına taşanları görenler, küpün dışına sızanı gördükleri gibi meraklı gözlerle takip etmeye başlıyorlar.
"Acaba evlilikleri nasıl?"
Size ne.
"Acaba ilişkileri nasıl?"
İyi de bundan size ne. Limoni olur, kötü olur, sıkıntılı olur, çok güzel olur size ne. Kendi evinin içine bakarmısın lütfen. Takip edip durma bizi. Nazarın değecek.
dersiniz ama karşısınızdaki zaten sıkıntılı olduğu için sizin bu söylediklerinizin hiç birini duymaz ve sürekli sorar "Abi bu işin sırrı ne?"
Arkadaş bu işin sırrı filan yok. Bu iş karşılıklı anlayışla, birbirinizi dinlemekle filan da alakalı değil. Saatlerce dinleyenler, hatta günlerce dinleyenler var. Ama bir türlü duyamıyor ne duyması gerektiğini. Ondan sonra kafa ütüledin arkadaş deyip çekip gidiyor.
Peki bu işin sırrı sahiden ne?
Kader abicim.
Kader mi?
Elbette.
Ne yani dümdüz kader...
Evet dümdüz kader. Başka açıklaması varmı. Sen neyi talep edersen Allah da senin karşına onu çıkarır. Kaderin de bunda çok büyük bir etkisi vardır. Ne kadar iyiyi dilersen dile. Senin auranın çektiği, nasibinde olan, kaderine yazılmış gelip seni buluyor. Bu da senin fıtratınla ve yaşayışınla ilgili. çektiğin sıkıntılarla ilgili, yaşadığın hayatta ettiğin fedakarlıklarla, karşılıksız yaptığın iyiliklerle ilgili. Yani doğumundan o kaderinin değiştiği ana kadar etrafına yaydığın negatif yada pozitif enerjiyle ilgili, bağlantılı.
Bilmem anlatabildimmi.
Anladık.
E o zaman bana müsade. Bu arada inşaallah kaderiniz güzel olur...
MARİFET İLTİFATA TABİDİR
Ey yeryüzünde kendisine bahşedilen nan-û nimetten habersiz yaşayan aç gözlü sefil.
Artık, bir elmanın içinde beslenerek büyüyen kurt gibi aç ve doymaz olan nefisinin sana yaptığı kötülüklerin farkına ne zaman varacaksın? Elmanın içindeki kurt gibi ne ağaçtan haberdarsın, ne de o ağaca can verenden. İçinde bulunduğun elmanın bile farkında değilsin. Ne de bahçevanı tanırsın.
Ne vakit uyanacaksın? Ne vakit şulelenip arz’dan arşa yükselerek Hû diyecek ve her nefeste can kafesi olan ve topraktan mamul hapishanenden kurtulacaksın? Ne vakit ötelere pervaz vurup gece ay ve yıldızlarla, gündüz Şems’le halleşip her canlıya bahşedildiği gibi sana da lütfedilmiş olan aşkın ateşiyle yanıp yakılacaksın.
Sayrıl bu nefs girdabından ve aç gözlerini! Vakit geçiyor. Aşkı, farklı mecralarda arama. Kendine bak, kalbine yönel. Zikre sarıl. Dilini damağına yapıştır da kapat gözlerini ve bir nefesçik ömür sermayeni ortaya koyarak öyle bir “Allah” deki, seslendiğin de sana “Lebbeyk” desin…
Vakit yerden fışkıran bir pınarın deryaya akıp, yine toprağın altındaki mecrasına girip kaybolduğu gibi hızla akıyor. Kaybolup gidiyor. Farkına var artık.
Medet umduğun ama her seferinde elini boş, kalbini mahzun bırakan İnsandan ve dünyanın kıylü kaalinden geç. Yar’in kapısına var dayan ve yalvar. Yalvar ki taaccüble dudak ısıranların dedikodularından da sıyrılabilesin. Zorla o kapıyı. Sultanın kapısı kimsenin yüzüne kapanmaz.
Sana "Ne getirdin.?" diye sorarlarsa "ben garip mahcup mey'us ve mükedder bir gedayım bu kapı sultanlar sultanının kapısı. Bu kapıda ne getirdin diye değil de ne istersin diye sorulur bildik o yüzden geldik" de. Niyazına gözyaşlarını katık et de iste isteyebildiğin kadar. Duyduk ki o Sultanlar Sultanı gözyaşına dayanamazmış.
Unutma marifet iltifata tabidir…
Artık, bir elmanın içinde beslenerek büyüyen kurt gibi aç ve doymaz olan nefisinin sana yaptığı kötülüklerin farkına ne zaman varacaksın? Elmanın içindeki kurt gibi ne ağaçtan haberdarsın, ne de o ağaca can verenden. İçinde bulunduğun elmanın bile farkında değilsin. Ne de bahçevanı tanırsın.
Ne vakit uyanacaksın? Ne vakit şulelenip arz’dan arşa yükselerek Hû diyecek ve her nefeste can kafesi olan ve topraktan mamul hapishanenden kurtulacaksın? Ne vakit ötelere pervaz vurup gece ay ve yıldızlarla, gündüz Şems’le halleşip her canlıya bahşedildiği gibi sana da lütfedilmiş olan aşkın ateşiyle yanıp yakılacaksın.
Sayrıl bu nefs girdabından ve aç gözlerini! Vakit geçiyor. Aşkı, farklı mecralarda arama. Kendine bak, kalbine yönel. Zikre sarıl. Dilini damağına yapıştır da kapat gözlerini ve bir nefesçik ömür sermayeni ortaya koyarak öyle bir “Allah” deki, seslendiğin de sana “Lebbeyk” desin…
Vakit yerden fışkıran bir pınarın deryaya akıp, yine toprağın altındaki mecrasına girip kaybolduğu gibi hızla akıyor. Kaybolup gidiyor. Farkına var artık.
Medet umduğun ama her seferinde elini boş, kalbini mahzun bırakan İnsandan ve dünyanın kıylü kaalinden geç. Yar’in kapısına var dayan ve yalvar. Yalvar ki taaccüble dudak ısıranların dedikodularından da sıyrılabilesin. Zorla o kapıyı. Sultanın kapısı kimsenin yüzüne kapanmaz.
Sana "Ne getirdin.?" diye sorarlarsa "ben garip mahcup mey'us ve mükedder bir gedayım bu kapı sultanlar sultanının kapısı. Bu kapıda ne getirdin diye değil de ne istersin diye sorulur bildik o yüzden geldik" de. Niyazına gözyaşlarını katık et de iste isteyebildiğin kadar. Duyduk ki o Sultanlar Sultanı gözyaşına dayanamazmış.
Unutma marifet iltifata tabidir…
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)