5 Temmuz 2019 Cuma
4 Temmuz 2019 Perşembe
TABUTUN ARDINDA YÜRÜYENLER ve KONUŞTUKLARI
-Hacı Selamün Aleyküm.
-Ooo Selami abi Aleyküm selam ya niye görüşemiyoruz. Valla şu cenazeler olmasa görüşemeyeceğiz.
-Aynen öyle. İşler nasıl.
-(Kısık sesle) Pek iyi değil. Malum siyasete atıldık. İşlerde kesat ne yapıcam bilmiyorum.
-Abi ne mutlu sana ki atılabilecğin bir siyasi platform bulmuşsun. Ne güzel. Hayırdır ne diy ölmüş bizim Ali
-Ölüm bu ne diyesi olmaz.
-Allah rahmet eylesin. Eee. sanayideki yeri ne yaptın.
-Duruyor satamadım. Onu satsam biraz rahatlayacam ama.
........
(Biraz ötede iki kişi fısıldıya birbirine sokulmuş konuşuyorlar. Hemen yanlarına yaklaşıyorum. Çaktırmadan dinliyorum)
-Ne yaptın evlendin mi?
-Yok ya hanıma kabul ettiremedim.
-Oğlum sen salaksın hanıma niye söylüyorsun ikinci kere evleneceğini, Basacan nikahı, açacan evi
-Lan dur burası yeri değil. Cenazedeyiz.
-Abi ölüm hepimiz için Allah rahmet eylesin. Nasıl olmuş?
-Hık diye gitmiş...
(Sanki başka gidilecek şekil var da. Hemen ilerde bir kaç kişi bir araya gelmişler, hem mezara toprak atanları seyrediyorlar, hemde fısıldaşıyorlar)
-Sami abi iki kürekte biz atsamıydık.
-Kardeş toprak ıslak, hem beyaz giydim. Şimdi girersem kirlenir inan yengenle papaz oluruz.
- O zaman ben yanaşayım hiç olmazsa bir kürek atayım.
-(Fısıltıyla) Aman sona kalma, talan toprağın hepsini sana attırırlar....
(Hemen yanlarında ihtiyar birisi oturmuş sırtını bir mezar taşına vermiş kendi kendine homurdanıyor)
-Oğlandan hayır yok, kızdan hayri bey. Al işte dönüp dolaşıp geleceğin yer burası. Sana kaç kere söyledim malı mülkü ne yapacan. Sat sav dünya seyahatine çık... (biraz duruyor ve iç sesine kendi kendine cevap veriyor) Ülen kalkıp bakkala gidemiyon, dizlerinin ağrısından bi de dünya turu diyon. (Derin bir nefes alıyor ve ) Allahım emanetini tez al. Beni bu oğlanla kızın eline bırakma...
Bir diğeri saatine bakıyor, bir başkası geç kaldığı bir işi için bir an evvel cenaze merasiminin bitmesini bekleyerek hayatın hengamesine yeniden ve tüm hızıyla katılmayı, atılmayı, balıklama dalmayı bekliyor...
......
Tüm bunları görüyorum ve ah ölümün ilk gecesi diyorum. Ah ölümün ilk gecesi...
Allah hayırlı ömür, hayırlı ölüm versin birde ardımızdan bize dua etmeyi düşünen ve hiç olmazsa gömülünceye kadar ölümü tefekkür edebilecek kadar hassas dostlar versin inşaallah...
-Hacı Selamün Aleyküm.
-Ooo Selami abi Aleyküm selam ya niye görüşemiyoruz. Valla şu cenazeler olmasa görüşemeyeceğiz.
-Aynen öyle. İşler nasıl.
-(Kısık sesle) Pek iyi değil. Malum siyasete atıldık. İşlerde kesat ne yapıcam bilmiyorum.
-Abi ne mutlu sana ki atılabilecğin bir siyasi platform bulmuşsun. Ne güzel. Hayırdır ne diy ölmüş bizim Ali
-Ölüm bu ne diyesi olmaz.
-Allah rahmet eylesin. Eee. sanayideki yeri ne yaptın.
-Duruyor satamadım. Onu satsam biraz rahatlayacam ama.
........
(Biraz ötede iki kişi fısıldıya birbirine sokulmuş konuşuyorlar. Hemen yanlarına yaklaşıyorum. Çaktırmadan dinliyorum)
-Ne yaptın evlendin mi?
-Yok ya hanıma kabul ettiremedim.
-Oğlum sen salaksın hanıma niye söylüyorsun ikinci kere evleneceğini, Basacan nikahı, açacan evi
-Lan dur burası yeri değil. Cenazedeyiz.
-Abi ölüm hepimiz için Allah rahmet eylesin. Nasıl olmuş?
-Hık diye gitmiş...
(Sanki başka gidilecek şekil var da. Hemen ilerde bir kaç kişi bir araya gelmişler, hem mezara toprak atanları seyrediyorlar, hemde fısıldaşıyorlar)
-Sami abi iki kürekte biz atsamıydık.
-Kardeş toprak ıslak, hem beyaz giydim. Şimdi girersem kirlenir inan yengenle papaz oluruz.
- O zaman ben yanaşayım hiç olmazsa bir kürek atayım.
-(Fısıltıyla) Aman sona kalma, talan toprağın hepsini sana attırırlar....
(Hemen yanlarında ihtiyar birisi oturmuş sırtını bir mezar taşına vermiş kendi kendine homurdanıyor)
-Oğlandan hayır yok, kızdan hayri bey. Al işte dönüp dolaşıp geleceğin yer burası. Sana kaç kere söyledim malı mülkü ne yapacan. Sat sav dünya seyahatine çık... (biraz duruyor ve iç sesine kendi kendine cevap veriyor) Ülen kalkıp bakkala gidemiyon, dizlerinin ağrısından bi de dünya turu diyon. (Derin bir nefes alıyor ve ) Allahım emanetini tez al. Beni bu oğlanla kızın eline bırakma...
Bir diğeri saatine bakıyor, bir başkası geç kaldığı bir işi için bir an evvel cenaze merasiminin bitmesini bekleyerek hayatın hengamesine yeniden ve tüm hızıyla katılmayı, atılmayı, balıklama dalmayı bekliyor...
......
Tüm bunları görüyorum ve ah ölümün ilk gecesi diyorum. Ah ölümün ilk gecesi...
Allah hayırlı ömür, hayırlı ölüm versin birde ardımızdan bize dua etmeyi düşünen ve hiç olmazsa gömülünceye kadar ölümü tefekkür edebilecek kadar hassas dostlar versin inşaallah...
3 Temmuz 2019 Çarşamba
BEYİN BEDAVA BEBEM...
Aslında siyasi yazı yazmayı pek sevmem ama yazarım. İyi yazarım. Hatta geçmişte uzun yıllar Konya Postası, Yeni Meram, Yeni Gazete ve benzeri bir çok yayın organında köşe yazıları yazdım. Siyasi ve içtimai.
İçtimai dedim de aklıma geliverdi birden bire. Son günlerde içtimai durumumuz gerçekten vehametini koruyor. Başlıklarla şöyle.
BELEDİYE BAŞKANLIĞI SEÇİMİ
İmamoğlu belediye başkanlığını kazanınca beyni kubur faresininkinden daha az çalışan ve nerede olduğunun farkında olmadan ben özgür bir ülkedeyim diyerek etrafa saldıran bir sürü acaib mahluk ortaya çıkıverdi. Hani yaz gelince kuytularda, serinlerde, yada toprağın altında saklanan malum böcekler olur ya. Güneşi gördüğünde ortaya çıkıverirler. İşte öyle. Metroda, kamusal alanda, balkonda, her yerde türeyiverdiler. Yahu amma abarttınız ha. altı üstü bir belediye seçimi kazandınız diyenlere şunu söylemek istiyorum. Bunlar Belediye seçiminde bu kadar şımardılar. Birde iktidara gelirlerse varya inanın hepten rotaları kayar. Bastırılmış ergen gerisi duyguları ile ortalığa çıkıverdiler. Özgürlük kendi malları imiş gibi, demokrasi kendilerine aitmiş gibi. Yazık. Hakikaten beyin ve ağız ishali olmuşcasına ortalığa leş kokularını yaymaya devam ediyorlar. Allah sonlarını hayretsin. Ama sabır taşının çatlamasına da çok kalmadı söyleyeyim. ha.
BİZİMKİLER NİYE NOT ALMIYOR...
Ortam şu. Trampa ve Reis (özellikle trampa diyorum ha yanlış anlayın) karşılıklı oturmuş. Heyetlerde karşılıklı oturmuş. Trampanın adamlarının ellerinde not defterleri her şeyi not alıyorlar, bizimkilerden bir kaç tanesinin elinde not defteri. Ana muhalefet partisi başkanımız hemen mal bulmuş mağribi gibi çıkıyor televizyonlara vay efendim bizimkiler niye not almıyor. E canım herkes sen değil ki, aldığı notu bile okurken yanlış okusun. Adamlar dersi derste öğreniyorlar. Birde karşıdakilerine ders veriyorlar. Hadi canım sen sığ sularda oyna. Siyaset derin mesele. Senin kafan basmaz. Beyin her ne kadar bedavada olsa bazılarının şansı hiç yaver gitmez. Sen yürüyen merdivenin çıkan kısmından inmeye devam et.
SON SÖZ
Yapılan bütün eylemler, söylemler, hareketler, hakaretler tamamen provakasyon kokuyar. Aman dikkat edin. Uymayın. Babam derdi uyma oğlun sen ona onun aklı başında değil. Hakikaten bunların aklı başında değil. Aile sofranın başına oturmuş, evladına ahlakıyla imanıyla edebiyle örnek olması gereken baba o yaşına bakmadan almış eline rakı şişesini ve artık her yerde rakı içeceğiz diyor. İç babam çatlayıncaya, patlayıncaya, aksırıncaya, tıksırıncaya, kuduruncaya, geberinceye kadar iç. Kimse sana karışmıyor da dikkat et içtiğin her yudum fitil fitil burnundan gelmesin... Çünkü akılsız ve ahmakça oturduğun o sofradan bir an sonra kalbin durarak kalkabilirsin. Eeee. bu toprağın birde altı var. E canım ben inanmıyorum ki demen bir şeyi değiştirmiyor. O'nun hesabı da ayrı sorulacak.
Aslında siyasi yazı yazmayı pek sevmem ama yazarım. İyi yazarım. Hatta geçmişte uzun yıllar Konya Postası, Yeni Meram, Yeni Gazete ve benzeri bir çok yayın organında köşe yazıları yazdım. Siyasi ve içtimai.
İçtimai dedim de aklıma geliverdi birden bire. Son günlerde içtimai durumumuz gerçekten vehametini koruyor. Başlıklarla şöyle.
BELEDİYE BAŞKANLIĞI SEÇİMİ
İmamoğlu belediye başkanlığını kazanınca beyni kubur faresininkinden daha az çalışan ve nerede olduğunun farkında olmadan ben özgür bir ülkedeyim diyerek etrafa saldıran bir sürü acaib mahluk ortaya çıkıverdi. Hani yaz gelince kuytularda, serinlerde, yada toprağın altında saklanan malum böcekler olur ya. Güneşi gördüğünde ortaya çıkıverirler. İşte öyle. Metroda, kamusal alanda, balkonda, her yerde türeyiverdiler. Yahu amma abarttınız ha. altı üstü bir belediye seçimi kazandınız diyenlere şunu söylemek istiyorum. Bunlar Belediye seçiminde bu kadar şımardılar. Birde iktidara gelirlerse varya inanın hepten rotaları kayar. Bastırılmış ergen gerisi duyguları ile ortalığa çıkıverdiler. Özgürlük kendi malları imiş gibi, demokrasi kendilerine aitmiş gibi. Yazık. Hakikaten beyin ve ağız ishali olmuşcasına ortalığa leş kokularını yaymaya devam ediyorlar. Allah sonlarını hayretsin. Ama sabır taşının çatlamasına da çok kalmadı söyleyeyim. ha.
BİZİMKİLER NİYE NOT ALMIYOR...
Ortam şu. Trampa ve Reis (özellikle trampa diyorum ha yanlış anlayın) karşılıklı oturmuş. Heyetlerde karşılıklı oturmuş. Trampanın adamlarının ellerinde not defterleri her şeyi not alıyorlar, bizimkilerden bir kaç tanesinin elinde not defteri. Ana muhalefet partisi başkanımız hemen mal bulmuş mağribi gibi çıkıyor televizyonlara vay efendim bizimkiler niye not almıyor. E canım herkes sen değil ki, aldığı notu bile okurken yanlış okusun. Adamlar dersi derste öğreniyorlar. Birde karşıdakilerine ders veriyorlar. Hadi canım sen sığ sularda oyna. Siyaset derin mesele. Senin kafan basmaz. Beyin her ne kadar bedavada olsa bazılarının şansı hiç yaver gitmez. Sen yürüyen merdivenin çıkan kısmından inmeye devam et.
SON SÖZ
Yapılan bütün eylemler, söylemler, hareketler, hakaretler tamamen provakasyon kokuyar. Aman dikkat edin. Uymayın. Babam derdi uyma oğlun sen ona onun aklı başında değil. Hakikaten bunların aklı başında değil. Aile sofranın başına oturmuş, evladına ahlakıyla imanıyla edebiyle örnek olması gereken baba o yaşına bakmadan almış eline rakı şişesini ve artık her yerde rakı içeceğiz diyor. İç babam çatlayıncaya, patlayıncaya, aksırıncaya, tıksırıncaya, kuduruncaya, geberinceye kadar iç. Kimse sana karışmıyor da dikkat et içtiğin her yudum fitil fitil burnundan gelmesin... Çünkü akılsız ve ahmakça oturduğun o sofradan bir an sonra kalbin durarak kalkabilirsin. Eeee. bu toprağın birde altı var. E canım ben inanmıyorum ki demen bir şeyi değiştirmiyor. O'nun hesabı da ayrı sorulacak.
30 Haziran 2019 Pazar
Meddah-ı Fakîr Yusuf Duru: BEN EVLİYİM, SEN EVLİSİN, O EVLİ... HADİ BOŞANALIM...
Meddah-ı Fakîr Yusuf Duru: BEN EVLİYİM, SEN EVLİSİN, O EVLİ... HADİ BOŞANALIM...: Evlilik üzerine yazı yazmak, insanlara tavsiyede bulunmak, insanları bir şekilde yönlendirmek ne kadar zordur bir bilseniz. Hele iki evlilik...
29 Haziran 2019 Cumartesi
BEN EVLİYİM, SEN EVLİSİN, O EVLİ... HADİ BOŞANALIM
Evlilik üzerine yazı yazmak, insanlara tavsiyede bulunmak, insanları bir şekilde yönlendirmek ne kadar zordur bir bilseniz. Hele iki evlilik yapmış ve her ikisinde de gerçekten size destek olan, sizi anlayan ve sizinle birlikte hayatı göğüsleyen karşı cinsten biri ile birlikte olmuşsanız olayı anlatmak, anlatabilmek gerçekten zor.
"Abi sen çok şanslısın", "Kardeş cuma gecesi doğmuşsun" "Yok arkadaş bize denk gelmez ki böylesi" gibi söylemlerle, karşılaştırmalarla sürekli muhatap olmak zorunda kalırsınız.
Atalarımız çok güzel söylemişler.
"Dört duvar sır örtüsü"
Evet dört duvar içinde kalması gerekenler elbette kalıyor. Ancak duvarın dışına taşanları görenler, küpün dışına sızanı gördükleri gibi meraklı gözlerle takip etmeye başlıyorlar.
"Acaba evlilikleri nasıl?"
Size ne.
"Acaba ilişkileri nasıl?"
İyi de bundan size ne. Limoni olur, kötü olur, sıkıntılı olur, çok güzel olur size ne. Kendi evinin içine bakarmısın lütfen. Takip edip durma bizi. Nazarın değecek.
dersiniz ama karşısınızdaki zaten sıkıntılı olduğu için sizin bu söylediklerinizin hiç birini duymaz ve sürekli sorar "Abi bu işin sırrı ne?"
Arkadaş bu işin sırrı filan yok. Bu iş karşılıklı anlayışla, birbirinizi dinlemekle filan da alakalı değil. Saatlerce dinleyenler, hatta günlerce dinleyenler var. Ama bir türlü duyamıyor ne duyması gerektiğini. Ondan sonra kafa ütüledin arkadaş deyip çekip gidiyor.
Peki bu işin sırrı sahiden ne?
Kader abicim.
Kader mi?
Elbette.
Ne yani dümdüz kader...
Evet dümdüz kader. Başka açıklaması varmı. Sen neyi talep edersen Allah da senin karşına onu çıkarır. Kaderin de bunda çok büyük bir etkisi vardır. Ne kadar iyiyi dilersen dile. Senin auranın çektiği, nasibinde olan, kaderine yazılmış gelip seni buluyor. Bu da senin fıtratınla ve yaşayışınla ilgili. çektiğin sıkıntılarla ilgili, yaşadığın hayatta ettiğin fedakarlıklarla, karşılıksız yaptığın iyiliklerle ilgili. Yani doğumundan o kaderinin değiştiği ana kadar etrafına yaydığın negatif yada pozitif enerjiyle ilgili, bağlantılı.
Bilmem anlatabildimmi.
Anladık.
E o zaman bana müsade. Bu arada inşaallah kaderiniz güzel olur...
"Abi sen çok şanslısın", "Kardeş cuma gecesi doğmuşsun" "Yok arkadaş bize denk gelmez ki böylesi" gibi söylemlerle, karşılaştırmalarla sürekli muhatap olmak zorunda kalırsınız.
Atalarımız çok güzel söylemişler.
"Dört duvar sır örtüsü"
Evet dört duvar içinde kalması gerekenler elbette kalıyor. Ancak duvarın dışına taşanları görenler, küpün dışına sızanı gördükleri gibi meraklı gözlerle takip etmeye başlıyorlar.
"Acaba evlilikleri nasıl?"
Size ne.
"Acaba ilişkileri nasıl?"
İyi de bundan size ne. Limoni olur, kötü olur, sıkıntılı olur, çok güzel olur size ne. Kendi evinin içine bakarmısın lütfen. Takip edip durma bizi. Nazarın değecek.
dersiniz ama karşısınızdaki zaten sıkıntılı olduğu için sizin bu söylediklerinizin hiç birini duymaz ve sürekli sorar "Abi bu işin sırrı ne?"
Arkadaş bu işin sırrı filan yok. Bu iş karşılıklı anlayışla, birbirinizi dinlemekle filan da alakalı değil. Saatlerce dinleyenler, hatta günlerce dinleyenler var. Ama bir türlü duyamıyor ne duyması gerektiğini. Ondan sonra kafa ütüledin arkadaş deyip çekip gidiyor.
Peki bu işin sırrı sahiden ne?
Kader abicim.
Kader mi?
Elbette.
Ne yani dümdüz kader...
Evet dümdüz kader. Başka açıklaması varmı. Sen neyi talep edersen Allah da senin karşına onu çıkarır. Kaderin de bunda çok büyük bir etkisi vardır. Ne kadar iyiyi dilersen dile. Senin auranın çektiği, nasibinde olan, kaderine yazılmış gelip seni buluyor. Bu da senin fıtratınla ve yaşayışınla ilgili. çektiğin sıkıntılarla ilgili, yaşadığın hayatta ettiğin fedakarlıklarla, karşılıksız yaptığın iyiliklerle ilgili. Yani doğumundan o kaderinin değiştiği ana kadar etrafına yaydığın negatif yada pozitif enerjiyle ilgili, bağlantılı.
Bilmem anlatabildimmi.
Anladık.
E o zaman bana müsade. Bu arada inşaallah kaderiniz güzel olur...
MARİFET İLTİFATA TABİDİR
Ey yeryüzünde kendisine bahşedilen nan-û nimetten habersiz yaşayan aç gözlü sefil.
Artık, bir elmanın içinde beslenerek büyüyen kurt gibi aç ve doymaz olan nefisinin sana yaptığı kötülüklerin farkına ne zaman varacaksın? Elmanın içindeki kurt gibi ne ağaçtan haberdarsın, ne de o ağaca can verenden. İçinde bulunduğun elmanın bile farkında değilsin. Ne de bahçevanı tanırsın.
Ne vakit uyanacaksın? Ne vakit şulelenip arz’dan arşa yükselerek Hû diyecek ve her nefeste can kafesi olan ve topraktan mamul hapishanenden kurtulacaksın? Ne vakit ötelere pervaz vurup gece ay ve yıldızlarla, gündüz Şems’le halleşip her canlıya bahşedildiği gibi sana da lütfedilmiş olan aşkın ateşiyle yanıp yakılacaksın.
Sayrıl bu nefs girdabından ve aç gözlerini! Vakit geçiyor. Aşkı, farklı mecralarda arama. Kendine bak, kalbine yönel. Zikre sarıl. Dilini damağına yapıştır da kapat gözlerini ve bir nefesçik ömür sermayeni ortaya koyarak öyle bir “Allah” deki, seslendiğin de sana “Lebbeyk” desin…
Vakit yerden fışkıran bir pınarın deryaya akıp, yine toprağın altındaki mecrasına girip kaybolduğu gibi hızla akıyor. Kaybolup gidiyor. Farkına var artık.
Medet umduğun ama her seferinde elini boş, kalbini mahzun bırakan İnsandan ve dünyanın kıylü kaalinden geç. Yar’in kapısına var dayan ve yalvar. Yalvar ki taaccüble dudak ısıranların dedikodularından da sıyrılabilesin. Zorla o kapıyı. Sultanın kapısı kimsenin yüzüne kapanmaz.
Sana "Ne getirdin.?" diye sorarlarsa "ben garip mahcup mey'us ve mükedder bir gedayım bu kapı sultanlar sultanının kapısı. Bu kapıda ne getirdin diye değil de ne istersin diye sorulur bildik o yüzden geldik" de. Niyazına gözyaşlarını katık et de iste isteyebildiğin kadar. Duyduk ki o Sultanlar Sultanı gözyaşına dayanamazmış.
Unutma marifet iltifata tabidir…
Artık, bir elmanın içinde beslenerek büyüyen kurt gibi aç ve doymaz olan nefisinin sana yaptığı kötülüklerin farkına ne zaman varacaksın? Elmanın içindeki kurt gibi ne ağaçtan haberdarsın, ne de o ağaca can verenden. İçinde bulunduğun elmanın bile farkında değilsin. Ne de bahçevanı tanırsın.
Ne vakit uyanacaksın? Ne vakit şulelenip arz’dan arşa yükselerek Hû diyecek ve her nefeste can kafesi olan ve topraktan mamul hapishanenden kurtulacaksın? Ne vakit ötelere pervaz vurup gece ay ve yıldızlarla, gündüz Şems’le halleşip her canlıya bahşedildiği gibi sana da lütfedilmiş olan aşkın ateşiyle yanıp yakılacaksın.
Sayrıl bu nefs girdabından ve aç gözlerini! Vakit geçiyor. Aşkı, farklı mecralarda arama. Kendine bak, kalbine yönel. Zikre sarıl. Dilini damağına yapıştır da kapat gözlerini ve bir nefesçik ömür sermayeni ortaya koyarak öyle bir “Allah” deki, seslendiğin de sana “Lebbeyk” desin…
Vakit yerden fışkıran bir pınarın deryaya akıp, yine toprağın altındaki mecrasına girip kaybolduğu gibi hızla akıyor. Kaybolup gidiyor. Farkına var artık.
Medet umduğun ama her seferinde elini boş, kalbini mahzun bırakan İnsandan ve dünyanın kıylü kaalinden geç. Yar’in kapısına var dayan ve yalvar. Yalvar ki taaccüble dudak ısıranların dedikodularından da sıyrılabilesin. Zorla o kapıyı. Sultanın kapısı kimsenin yüzüne kapanmaz.
Sana "Ne getirdin.?" diye sorarlarsa "ben garip mahcup mey'us ve mükedder bir gedayım bu kapı sultanlar sultanının kapısı. Bu kapıda ne getirdin diye değil de ne istersin diye sorulur bildik o yüzden geldik" de. Niyazına gözyaşlarını katık et de iste isteyebildiğin kadar. Duyduk ki o Sultanlar Sultanı gözyaşına dayanamazmış.
Unutma marifet iltifata tabidir…
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)