Sen aşk yolunda yürümeyi öğrenmeden, yılkı atları gibi dört nala koşturmak istersin.
Ayağına bukağı vurulmuş olan at koşabilir mi? Kalbinde aşkın nurundan habbe ışıltı olmayan aşkı anladığını, hissettiğini söyleyebilir mi?
Sen dünya şarabını içmeye alışmışsın. Bu yüzden aşkın sarhoşluğunu nereden bileceksin?
Pisliğin içine düşen kör burnuna gelen kokunun, üstüne bulaşan pislikten mi, yoksa kendisinden mi geldiğini bilemez. Ona birisinin verdiği miskü anberin kokusunu kendisinden sanır da aldanır.
Temizlendiği zaman temizliğin kokusunu da kendisinden bilir. Suyun ve sabunun nimetlerinden hiç bahsetmez. İşte bu adam benlik deryasında yüzdüğü halde ben hakiki aşağım diyen ahmağın ta kendis
idir.
Aşıklık istidadı olanın istikameti bellidir. O dünya sarhoşları gibi yalpalamaz. Yürüdüğü yola nurlu bir aydınlık bırakır ki kendisinden sonra o yalda yürümeye davrananlara azda olsa bir ışık olsun diye.
Gecenin karanlığına düşen ayın ışığını arar. Yolunu bulmak, yolundan ayrılmamak için o ışığa tutunur. İşte gerçek aşığın ışığı da gece karanlığında parlayan ayın ışığı gibidir.
Lezzetlerden geçen, bütün lezzetlere gözünü de gönlünü de kapar. Çünkü artık kendi varlığı bir lezzet olmuştur da o lezzetten hiç ayrılmaz.
Ey ezel ve ebedin sahibi olana köle olmayı murad etmiş kişi!
Bil ki aşıklar birbirine aynadır,
Bil ki aşıklar birbirinin aynıdır.
Yandıkları ocak, kvılcımlandıkları od aynıdır da ondan.
Biz Ahmedin aşkından kıvılcım almışız. Onun ateşidir bizi yakan. Söyünecek suyumuz ise cennettedir. O vakte kadar yanacağız.
Unutma!
Ateş en iyi temizleyicidir.